21.3.05

TÜRKLERDE NEVRUZ


TÜRKLERDE NEVRUZ GELENEĞİNİN DÜNÜ BUGÜNÜ VE GELECEĞİ
ÜZERiNE

Yrd. Doç. Dr. Ali YAKICI
Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi



Günümüz sözlüklerinde "....yılın ve baharın ilk günü sayılan martın yirmi ikisine rastlayan gün, nevruz günü kırlara çıkılarak yapılan bayram" biçiminde tarifi yapılan "Nevruz"un Türkçe karşılığı "yeni gün" demektir. Eski Türklerin "yenki kün" şeklinde telaffuz ettikleri Nevruz, Türklerle birlikte birçok millet tarafından da "yılbaşı" olarak kabul edilmiştir. Bu gün, güneşin "koç burcu'na girdiği gün olan Rumî 9 Mart, Miladi 22 Mart2 olarak kabul edilmektedir."On iki Hayvanlı Türk Takviminde "yılbaşı" olarak gösterilen bu gün, Kaşgarlı Mahmut'un Divânü Lügâti't-Türk adlı eserinde de yılın başlangıcı, yani "Nevruz" olarak belirtilmektedir. Nevruz'un Türkler tarafından Milat öncesi yıllarda kutlandığına dair bilgiler bulunmaktadır. Milattan Önce 2. yüzyılda yaşamış olan Çin tarihçisi Simaçen'in "Tarihi Hatıralar-Hun Tezkiresi" adlı eserinde "her yıl başı (Nevruz) günü Hun liderleri Tanrı-Kurt Sarayı'nda yeni yılı kutlarlar ve nezirçırak verirler" şeklinde bir bilgiye yer vermektedir. Çok eskiden beri Türk kültüründe bilinmekte ve yaşanmakta olan Nevruz, dün olduğu gibi bu gün de Türk dünyasının çeşitli coğrafyalarında genellik le 21-22-23 Mart'a rastlayan günlerden birinde törenlerle kutlanmaktadır
insan hayatının çeşitli geçiş dönemleri olduğu gibi tabiatın da kendine özgü değişim dönemleri, insanı etkileyen önemli olayları ve gelişmeleri bulunmaktadır. Bunlardan biri de mevsim değişmeleridir. Mevsim değişmeleri içinde ise en etkili olanı "ilkbahar'ın geli­şidir, ilkbahar, gelişiyle bütün dünya insanlarını derinden etkilemiş, insanlar baharın gelişini bir bayram olarak kutlamışlardır. Hristiyan Avrupa kültüründe Paskalya, Bahar Yortusu, Şükran Günü, Cadılar Bayramı gibi çeşitli adlarla ifadesini bulan benzer heyecan ve kutlamalar Asya toplumları ve özellikle Türkler arasında da çeşitli adlarla kültürel hayat içindeki yerini almıştır. Türklerin yaşadığı değişik coğrafyalarda Ihıax ya da Isıakh, Nartukan, Sayil, ilk Yaz Bayramı adlarla da ifadesini bulan bu yeni yıl ya da diriliş bayramı, önceleri Yeni Gün sonradan da Nevruz olarak genel kabul görmüştür. Türklerin ayrıca genellikle Mayıs ayında bahar bayramı olarak kutladıkları "Hıdırellez"e de bu tür kabuller arasında yer verilebilir.
Nevruz'un Farsça bir kelime oluşundan hareketle bu bayramın iranlılar ya da Farsça kökenli dil konuşan diğer toplumlara mal etme düşünce ve gayretleri, menfi bir amaca yönelik uğraştan ya da sığ bir görüşten kaynaklanan bir bayağılık olarak görülebilir. Çünkü iranlılarla Türkler, bugün olduğu gibi tarihin çok eski dönemlerinde de komşuluk ilişkilerinden öte iç içe bir birliktelik içinde olmuşlar, zaman zaman aynı kaderi paylaşmış­lardır. Bunun sonucunda siyasi, sosyal ve kültürel bakımdan birbirlerini etkilemişlerdir. Zaten, bütün diller, alışveriş içinde bulunduğu diğer dillerden etkilenmiştir. Ayrıca, bir dönem Türkçe'nin Farsça tesirinde olması, hatta Farsça'nın tahakkümü altına girmesi Türk­lerin yabancılara olan hayranlığı veya düşkünlüğünün bir sonucu olarak görülebilir. Bilindiği gibi, tahtında Melikşahların, Alparslanların, Kılıçarslanların oturduğu büyük Türk devleti olan Selçukluların resmi dilinin uzun bir süre Farsça oluşu, birçok Türkçe kelimede olduğu gibi Yeni Gün kelimesinin de Nevruz'a dönüşmesi, Nevruz olarak kullanılıp yaygınlaşmasında önemli ölçüde etkili olmuştur. O dönemde, yalnız Türkçe kelimelerin yerine Farsça kelimeler kullanılmakla kalmamış, büyük oranda eserler de Farsça yazılmıştır. Çünkü, Farsça yazılmayan eserler, genellikle Saray tarafından kabul görmemiştir. Dün olduğu gibi bu gün de, Farsça'nın ulaşamadığı bazı Türk coğrafyalarında Nevruz kelime olarak bilinmemekte, Yenki Kün ya da Yeni Gün olarak kullanımı devam etmektedir. Bütün bu gelişmeler Nevruz'un Türklerin kültür tarihinde çok eskiden beri kabul gören ve kutlanmakta olan bir bayram olduğunu göstermektedir.
Çinli tarihçilerin yazdıklarından hareketle Türklerin Hun-Oğuzlar döneminde Nevruz benzeri kutlamalar yaptıkları bilinmektedir. Fakat, Türk kültür tarihinde Nevruz'un kaynağı olarak Göktürkler Dönemi'ne ait olan Ergenekon hadisesi gösterilmektedir. Bu hususu, 19.yüzyıl ve daha önceki dönemlerde Orta Asya'ya seyahat eden ve Türkistanla ilgili olarak gördüklerini seyahatnamelerinde anlatan Batılı seyyahların teyit ettiği, kutlamaların Ergenekon'dan izler taşıdığı ve onunla bağlantılı olduğu araştırmacılar tarafından belirtilmektedir.10
Bütün Türk dünyasında olduğu gibi Türkiye Türkleri de Nevruz'un Ergenekon'la bağlantısının bulunduğunu bilmektedir, inanışa göre Milattan sonraki ilk asrın sonlarında, komşularıyla önceden barış imzalamış, onları dost kabul etmiş ve komşularına güven içine hayatlarını sürdürmekte olan Türkler, düşmanlarının ani bir baskınına uğrayarak mallarını ve canlarını kaybederler. Öyle ki, baskından eşleriyle birlikte kurtulan çok az sayıda genç dışında bütün Türkler düşmanları tarafından öldürülür. Düşmandan kaçıp kurtulan çok az sayıda Türk, Tanrı dağlarının sarp kayalarını aşarak dar bir vadiye sığınır, böylece izlerini kaybettirirler. Aradan dört yüz yıl geçer, bu dar vadide çoğalarak hayatlarını
sürdürmekte olan Türkler, artık o vadiye sığmaz olur. Bu dar vadide hayatlarını güçlükle sürdürmekte olan Türklerin hakan ve diğer ileri gelenleri daha geniş alanlara çıkabilmek için toplanmakta ve çareler aramakta iken gök tüylü ve gök yeleli bir kurt çıkagelir ve bunlara rehberlik eder. Kurt, vadileri çevreleyen dağlar arasından çok küçük bir çıkış yolu bularak oradan gider. Peşinden de kürdü, Göktürk izcileri takip eder. Vadinin dışında çok geniş düzlüklerin ve otlakların olduğunu bulunduğunu gören izciler tekrar vadiye döner, gördüklerini Hakan'a anlatırlar. Hakan, bunun üzerine meşveret meclisini toplayarak çıkış için ileri sürülen görüşleri dinler. Demircilikle uğraşan birinin, demir dağın eritilerek geçit oluşturulabileceği düşüncesi kabul görür. Bunun üzerine tonlarca odun toplanarak dağ ateşe verilir. Üzerinde yük taşıyan bir hayvanın geçebileceği genişlikte bir ge­çit açılır. Buradan tek sıra halinde çıkılarak büyük ovalara ulaşılır. Ergenekon'dan çıkan bu Türkler, yeni coğrafyalarında büyük bir devlet kurarlar, kurdukları bu devlete "Göktürk" adını verirler.11 Göktürkler, daha sonraki yıllarda Ergenekon'dan çıkışı hiçbir zaman unutmamış, her yıl Ergenekon'dan çıkış gününe rastlayan 21-30 Mart tarihleri arasında bu günü törenlerle kutlayarak anmışlardır. Törenler, Ergenekon'dan çıkışta demir dağın eritilmesinde etkili olan ateşlerin yakılmasıyla başlamış, Hakan'ın ateşte kızdırılan demiri örs üzerinde dövmesiyle devam etmiş, diğer beyler de bunu takip etmişlerdir.12 Daha sonra milli ve dini bayram olarak kabul edilen bu gün, Türk kültür ve sosyal hayatını önemli ölçüde etkilemiştir.
Türk dünyasının her coğrafyasında yüzyıllardan beri kutlanan nevruz Türkiye Türkleri tarafından da coşkuyla kutlanmıştır. Osmanlılarda "Nevruz-ı Mübarek" olarak adlandırılan ve her yıl padişahların da katıldığı törenlerle kutlanan nevruzda halka özel olarak hazırlanmış "Nevruziye"13 ler dağıtıldığı bilinmektedir.
Osmanlı Devleti içinde cereyan eden Celali Ayaklanmaları sebebiyle yasaklanan unsurlar arasında yer alan Nevruz zamanla yerini Hıdırellez'e bırakmış, Meşrutiyetin ilanından sonra yeniden bu kutlamalara izin verilmişse de eski önemini koruyamamıştır. Fakat Osmanlı coğrafyası dışındaki diğer Türk bölgeleriyle Anadolu'nun doğusunda, özellikle Kuzey Doğu Anadolu Bölgesindeki Türkler arasında yasağa rağmen kesintiye uğramadan dini nitelikli bir bayram olarak kutlana gelmiştir. Bunun örnekleri henüz Nevruzun çeşitli sebeplerle gündeme getirilmediği doksanlı yıllardan öncede Kars-Igdır ve çevresinde görülmekteydi.14
Bütün bunlar bilinmekte iken ne oldu da Nevruz yeniden gündeme geldi. Bunun biri terörle ilgili, ikincisi Türk dünyasındaki gelişmelerle ilgili olmak üzere iki önemli sebepten kaynaklandığı belirtilmekte ise de bizce asıl önemli sebebi Türk dünyasındaki değişim ve kültürel, sosyal, siyasi ve ekonomik alış-verişlerdeki hızlanmadır.
Bilindiği gibi Nevruz bir bayramdır. Adı ne olursa olsun bir örgüt, bayramı terörün bir unsuru haline dönüştürme çabası içine giriyorsa her şeyden önce o bayrama inanmıyor demektir. Çünkü bayramlar, kavganın savaşın kinin ve kanın olmadığı bansın dostluğun iyilik ve güzelliklerin yaşandığı önemli günlerdir. Türkiye'nin bu bakımdan yalnız terör örgütünün elinden almak düşüncesiyle bu bayrama ilgi göstermesi ve itibar etmesi düşünülemez. Türkiye'nin bu bayrama yakın ilgisi hem kendi içindeki insanının kültürel kabulleri arasında olması, hem de Türk dünyasıyla geliştirdiği dostluk ve kardeşlik sebebiyledir.
Türkiye ilki 1993 yılında gerçekleştirilen Türk Dünyası Dostluk Kardeşlik Kurultayı'nda kabul edilen Türk dünyasının müşterekleri içinde yer almış olması sebebiyle Nevruz'a, kutlanacak olan önemli gün ve haftalar içinde yer vermiştir.
Nevruz'un Türkiye Türkleri tarafından ne ölçüde yeniden kabul göreceğini gelecek yıllar bize gösterecektir. Fakat Batının Noel'i olmak üzere Valentina'sını ve benzeri gün­lerini yılbaşı kutlamaları, sevgililer günü kutlamaları gibi adlarla kabulleri içine almış ya da almakta olan Türkiye Türklerinin, Türk kültür tarihinde çok eski bir geçmişi bulunan ve dün olduğu gibi bugün de Türk dünyasının bir çok bölümünde kutlanan Nevruz'u bir bahar bayramı olarak kutlamaları ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bu bayrama resmi kabuller arasında yer vermesi bizce olması gereken yerinde bir karardır.

No comments:

 

Zirve100 Site ekle
Photography Art Blogs - BlogCatalog Blog Directory