“Bozcaada’ya bir giden mutlaka bir kere daha gider” demisti beni bu guzel, sirin ada ile tanistiran dostum. Ve eklemisti, “bu adaya bir gelen mutlaka bir parcasini burada birakarak gidiyor, belki de bu yuzden insan o biraktigi parcasini bulmak icin tekrar adanin yolunu gozluyor”. Simdi ben bu yaziyi yazarken ayni duygular icindeyim, ama bu sefer durum ciddi galiba, sanki kalbimi birakmisim bu 36 kilometrekarelik minik adada.
Sadece 3 gun gecirdik bu adada, ama ilk bakista askti bizimkisi, hemen asik olduk, hemen koyuverdik kendimizi onun kollarina, ruzgarina, denizine, insanina, kalesine ve yesiline.
Burasi Turkiye’nin Marmara ve Gokceada’dan sonra ucuncu buyuk adasi, bence en guzeli desem kizarmisiniz bilmem ama belki bir ziyaretten sonra veya bu yazinin sonlarina dogru bana hak verirsiniz kimbilir. Bozcaada Canakkale Bogazi’ndan 19 kilometre uzaklikta, eski adi Tenedos ki bu ad Homeros, Aristoteles ve Strabon’un eserlerinde de bol bol yer aliyor. Peki neden Bozcaada denmis ismine? Ada ters ucgene benzemesi ve yaz aylarinda uzaktan boz gorunumu nedeniyle bu adi almis.
Ada yazlari cok kalabalik, merkezi devamli bir cumbus halinde, adaya yeni gelenler, geri donus icin feribotu bekliyenler, bir kafede dinlenenler, bir cay molasinda meydandaki cinar agacinin altinda bulusanlar, kendi baglarindan topladiklari yapraklari satan adali kadinlar ve cocuklar, herkes bir mesguliyet bulmus adanin rengine renk katiyor.
Simdilerde ada yazlari oldukca kalabalik, pek cok deniz kenari tatili yapmayi seven yerli turist geliyor, birde Canakkale’ye yakinligini ve oradan gelebilecek gunubirlik yada haftasonu gezginlerini katarsak ortaya oldukca kalabalik bir manzara cikiyor. Adada temmuz ve eylul ayi arasinda devamli poyraz esiyor, belki de eskiden cok turist almamasinin sebebi bu, simdilerde yeni acilan kafeler, barlar ve restoranlari ile ozelliklede genc kusaga hitap ettigi icin cok sevilen ve ziyaret edilen bir tatil yeri olmus. Bunun iyimi kotumu oldugunu soylemek cok zor, bir yandan bu adanin sirinligini kaybetmemesini dilerken diger yandan da herkesin bu guzelim ada ile tanisma hakki oldugunu dusunuyorum.
Kalabaliktan cok bunaldiysaniz, bundan kurtulmak yurumek ile sadece 20 dakikanizi aliyor, sonra alabildigine yesilliklerin baglarin icindesiniz, bir tarafiniz da deniz tabiki...Bisiklet kiralama yerleri var, dilerseniz sabah erkenden adanin etrafinda birde bisiklet turu var, onada katilabilirsiniz.
Ilk once biraz tarih
Antik cagda bir ara Persler’in egemenligindeymis, sonra sirasiyla Helen, Roma ve Bizans egemenliklerini yasadiktan sonra 1377 yilinda Venediklilerin eline gecmis. 1381 yilinda Cenevizlilerin de adaya saldirmasi sonucunda ortaya cikan anlasmazlik Torino Antlasmasi’yla son bulmus ve ada bosaltilmis.
Bozcaada’nin Turkler ile tanismasi ise Fatih Sultan Mehmed doneminde Umur Bey’in baskini ve adanin Osmanli topraklarina katilmasi ile olmus. Bu donemden sonra Venedikliler adayi bir kere daha ele gecirmisler ama 1697’de yapilan Bozcaada Deniz Savasi’ndan sonra ada tekrar Osmanli topraklarina katilmis. 1807’de Ruslar adayi isgal emis, ve kalesi ile birlikte tum ada talan edilmis. Bozcaada Kalesi tekrardan ayaga kalmasini ise Sultan 2. Mahmud’a borclu, yil 1842. Bu kadarla kalmiyor, adanin kaderinde olan birsey sanirim isgaller, 1912’de Balkan Savasi ile birlikte ada Yunanlilarin eline geciyor ve Canakkale Savasi sirasinda Osmanlilara karsi bir us olarak kullaniliyor. Ve nihayetinde 1923 yilinda Lozan Antlasmasi ile Turkiye’nin topraklarina tekrar katilmistir.
Goztepe
Adanin en yuksek noktasi Goztepe, gercekten ismi gibi bu tepe bir goz gorevini ustlenip size Ege denizinde olusan kara parcalarini ve onlarin tarihlerini gozlerinizin onune seriyor.
Kuzeydoguda Homeros’un olumsuzlestirdigi savasin gectigi yer Troya. Kuzey yonunde ise Canakkale Bogazi’nin girisi, biraz daha kuzeyde Gokceada, eski adi ile Imroz. Onun arkasinda gorunen tepenin adi ise Semadirek adasinin tepesi Fengari. Bu tepenin tarihteki ozelligi ise Homeros’a gore Troyalilarin amansiz dusmani deniz tanrisi Poseidon’un Troya savasini izledigi tepe olmasi. Bu tepenin diger yonlerinden manzaraya devam edelim isterseniz.
Tepeden kuzeybatiya dogru baktigimizda kirik dokuk kaya parcalari ki uzerinde Mondros limanininda bulundugu Limni Adasi var. Tepeden tam batiya dogru baktigimizda ise ucsuz bucaksiz bir bosluk ve altinda piril piril Ege denizi.
Guneye dogru bakildiginda ise karsimiza hayal meyal Midilli diger adi ile Lesbos adasi.
Henuz bitmedi, simdi sirada guneydogudan gozlemler var, buradan Anadolu’nun son ucu Bababurnu, Edremit Korfezi ve Zeus’un Troya savasini seyrettigi meshur Kaz Dagi var, bu dagin eski zamanlardaki ismi ise Ida Dagi.
Ada'nin denizi
Denize ilk ayak bastiginizda, Ege’nin soguk sularina alisik olmayanlari bir supriz bekliyor olabilir, sahsen bana oyle olmustu. Adalilarin tabiri ile deniz suyu burada civi gibi. Temmuz ve agustos ayinda ozellikle su daha da soguk, bunun nedeni ise denizin dibindeki dogal su kaynaklarina bagliymis. Eylul ayi ile birlikte sular isiniyormus, biz buna sahit olamadik.
Ada'nin evleri ve sokaklari
Bence Bozcaada’yi Bozcaada yapan kesinlikle hala kendinden odun vermemis olan evleri ve sokaklari. Meydanda pek cok yikik dokuk ev olmasina ragmen restore edilmis evleri gorunce insan seviniyor. Hala ilk halleri ile ayakta duran evler ise en guzelleri, rengarenk camlari, parmakliklari ve ihtisamli tahta kapilari ile tam bir goze hitap eden renk oyunu. Sokaklarinda hala parke taslari, evlerin onunde ise muhakkak rengarenk cicekler var, yazin guzel kokularini etrafa yaymaktan hic cekinmeyen eflatun, sari ve beyaz renklerine burunmus aksamsefalari ise en guzelleri. Kapi onlerindeki ciceklerin cogu 5 kiloluk zeytinyagi kutularina ekilmis, Ege ve Akdeniz sahillerinde bu manzara ile sik sik karsilasiriz aslinda.
Ben Bozcaada’nin evleri ve sokaklari ile ilk kez 1999 yapimi bir Turk filmi olan Gule Gule ile tanismistim. Defalarca bikmadan izledigim bir Metin Akpinar-Zeki Alasya filmidir, bir ask oykusudur, Metin Akpinar suretini bir kere gordugu bri Kubali bayan ile yillarca mektuplasir, her yil Kuba’ya gitme hayalleri kurup sonunda gitmeyi iyice kafasina koydugu bir anda aniden hastalanir, teshis kanserdir. Gencliginden beri adada beraber yasayan 4 arkadasinin onun icin yaptigi feadakarliklari anlatir bu film. Dostluk, askin halleri, ve bir ada icinde gecen hayati anlatan oldukcada duygusal bir oykudur. Iste bu film ile ilk defa adanin sokaklarini dolasmistim, ilk defa Ayazma plajini, bag evlerini, sahildeki restoranlari, kaleyi gormustum.
Nerede kalalim?
Ada’da ilk gecemizi Kaikias otelinde geciriyoruz, mimar bir cift isletiyor burayi, ikiside cok seker ve yardimseverler, sanki yillardir dostlariymissiniz hissine yakalanabilirsiniz. Otel denizin hemen yaninda, buradan Bozcaada kalesini de gorebilirsiniz, cunku otel tam merkezde, feribottan inince iki dakika suruyor yuruyerek. Neoklasik tarzli, yerel Rum evi atmosferinde , denize karsi icinde guzel bir kitapligi olan bir kafesi ile sirin bir otel. Ada da bulundugumuz zaman birde buranin sahibi Ismail Bey’in sergisini gormek kismet oldu, sergi Rengigul Sanat Evi’nde idi. Rengigul’un sahibi Ozcan Hanim’in ayrica ayni isimle birde konukevi varki gorulmeye deger. Kapisinin disinda demirden bir kalp, kalbin icinde de bir ask melegi var, bunun disinda buranin hicbir sekilde reklami yok, icine girdikten sonra reklama ihtiyaci olmadigini zaten anliyacaksiniz. Bu konukevinin harika bir bahcesi, kocaman bir masasi, birbirinden guzel cicekleri var, evin icinin en onemli ozelligi ise tum duvarlarin resimlerle kapli olmasi, cogu Ozcan Hanim’a hediye edilmis. Bu kadar kalinacak yerler hakkinda konusmak yeter, adada gezintimize devam edelim...
Ne yiyelim?
Sira geldi aksam yemeklerimizi nerede yedigimize, merkezde sahile indiginiz zaman sira sira dizilmis balik lokantalarini goreceksiniz, onlardan bir tanesi bizim favorimiz, adi Koreli. Iki tane subeleri var, biri merkezde digeri ise adanin unlu Ayazma plajinda, biz ikisini de denedik, ikisi de calisanlari, yemekleri ve atmosferi ile harika idi. Eger merkezdekinde balik yiyorsaniz, masanizin altindan misafiriniz eksik olmuyor, tahmin ettiniz saniyorum, Bozcaada’nin kedileri bunlar, lokantalarin etrafinda siraya girmisler sanki, o kadar cok varki, bir tanesi ile arkadaslik yapmak sart! Ayazma’da yemek yerken yan masamizda gitar calan neseli bir grup vardi, onlar sayesinde yemegimize canli muzikte eklendi ve boylece harika bir aksam yemegi yemis olduk, ha bu arada Ayazma’daki Koreli denizin tam karsisinda.
Aksam yemegimizden donerken bir alman kari koca otostop cekiyorlardi, onlari da merkeze kadar goturduk, 50 yaslarinda kendi isleri ile mesgul olan bir ciftti. 1 yilligina islerine ara vermisler, 2 ay Turkiye turu yapmislar, yeni istikametleri Hindistanmis, orda ne kadar kalmayi planliyorsunuz diye sorunca, “ne kadar zamanda bitirebilirsek, zamanla yarisimiz yok” dediler, insan ozeniyor boyle ciftleri gorunce ozeliklede bu yasta. Birkac kelime turkce ogrenmisler, hatta onlari almak icin durdugumuz zaman adam bize turkce “merkeze gidiyormusunuz” dedi, yurdumuzda simdi ozellikle genclerin ozturkceyi kullanmayi reddeddikleri bir zamanda bir almanin gelip bu soruyu turkce sormasi son derece guzel bir deneyim.
Bu arada yol boyu dinledigimiz bir sarki var, sanki Nazan Oncel bizler icin yazmis:
Bir kavusturur / bir ayirir yollarBir aglatir / Bir guldurur yollarBenim de yollarda aklim var / Benim de hayatta gozum varGel binelim benim otomobile / geze geze gidelim her yere
Gunbatimi
Adaya gelipte bir gunbatimi izlemeden gitmek olmaz, bunun uzerine deniz kenarinda bir yere oturuyoruz, yanimizda da Canakkaleli bir aile var, anne, baba ve Mustafa adinda 25 yaslarinda bir genc. Minubusleri ile gelmisler, hem gezip hem konakliyorlar minubuslerinde, biz gunbatimini izlerken onlar piknik yapiyorlardi, bizide davet ettiler, bunun uzerine bir meyvalarini yedik, cok seker bir aile idi, Mustafa dalmayi sevdigi icin senede bir kac kez gelirlermis buraya. Onlari orada birakip ayriliyoruz ama ada cok kucuk oldugu icin bu aile ile ileriki iki gun boyunca da karsilasiyoruz, hatta bir seferinde Mustafa’yi dalarken yakaliyoruz...
Soyle bir toparliyacak olursak...
Adada yapmaniz gerekenleri soyle bir siralayalim simdi:Eger araba ile geldiyseniz tum adayi bir kere turlayin, bag evlerini gorun, gunbatiminda arabanizi guzel bir yere cekin, doya doya gunbatimini izleyin ama ise acele karistirmayin sakin, cunku burda oldugunuzda zaman durmali, ani yasamalisiniz.
İkinci olarak tum meydan ve ara sokaklari yuruyun, eski tarz evleri gorun yenileri ile karsilastirin. Evlerin onundeki ciceklere dikkat edin, renklerine bakin bakalim baska yerde boyle guzellerini gordunuzmu?
Eger Agustos ayinin baslarinda gidiyorsaniz, Kaikias otelin kafesinde her yaz Ilyada okumalari yapiliyor, onlara katilabilirsiniz, pek cok unlu yazarinda katilimi ile gerceklesiyor, bu yaz Haluk Sahin ve Cevat Capan gelecekti. Bu konuda bilgi icin Kaikias otelinden veya Rengisu Konuk Evi’nden bilgi alabilirsiniz.
Sahilde muhakkak balik lokantalarindan birine girin, hepsinde ayni baliklari ve guzel bir servis bulucaginiza emin olabilirsiniz, o yuzden akliniza geleni, yada hangisinin masa ortusu rengini severseniz ona oturun! Eger poyraz biraz fazla esiyorsa ve daha kuytu bir yerde olmak istiyorsaniz bu sefer yine meydanda yer alan sokaklara dizilmis masalari, ve gece harika aydinlatilmis olan restoranlardan bir tanesini secebilirsiniz.
Sira geldi biraz tarihi eser gezmeye, buyrun Bozcaada Kalesi’ne, aksam 6’ya kadar acik, 24 saat giris serbesttir diye bizim gibi umutlanirsaniz ertesi gunu beklemek zorunda kalirsiniz, kalenin degisik noktalarindan Bozcaada’yi farkli acilardan gorebilir ve panaromik resimler cekebilirsiniz.
Ve simdi denize girme zamani, benim favorim Habbeli Plaji, cunku Ayazma Plaji gibi kalabalik degil, toplam 50 kisi ya var ya yok, kucuk ama enfes ogle yemekleri sunan birde restorani var, tertemiz bir deniz, guzel bir kumsal...Ayazma Plaji genellikle cocuklu ailelerin yada daha fazla restoran, kafe meraklilari icin ideal cunku sahil boyunca dizilmis restoranlar mevcut, burada gun boyu bol bol muzikte dinleyebilirsiniz, Habbeli ise kafa dinlemek isteyenler icin bire bir.
Ada’dan ayrilma vaktiniz geldi ise Ada’dan bir hatira almadan sakin donmeyin, bu hatirayi orda biraktiginiz kalbinizin yerine sayarsiniz! Neler alabilirsiniz sorusuna bir iki ornek: Haluk Sahin’in Bozcaada Kitabi adli kitabini alabilirsiniz mesela, icinde cok guzel ve keyifli bilgiler var. Baktiniz gezi sonunda pekde paraniz kalmamis o zaman elinizdeki alternatif, sahile inip Bozcaada’nin o guzelim denizinde deniz kabuklari toplamak.
Isinize yariyacak bir iki telefon numarasi:
Kaikias Otel: 0286 697 02 50
Rengisu Konukevi: 0286 697 81 71
Koreli Restoran: 0286 697 80 98
2.2.05
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
1 comment:
eline saglik yuregine saglik can dostum canim dostum nede guzel anlatmissin bozcaadayi....insallah daha yazacak cok tatiller geziler yapariz beraber ....
Post a Comment